Gelişmiş ülkelerde eksilerde seyreden faiz oranlarının, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde son derece yüksek oranlarda seyretmesi sürdürülebilir bir durum değildir. Özellikle ülkemizde yaşanan finansal kriz sonrasında yüzde ellilere dayanan faiz oranları bir çok şirketin bilançosunda onarılması çok uzun süreçler gerektiren hasarlara neden olmuştur.
Halka açık ve borsada işlem gören şirketleri incelediğinizde Borç/Öz sermaye oranlarının Uluslararası Piyasalarda kabul gören oranların çok üzerinde olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Yine Borsada işlem gören şirketlerin EBITDA tutarları ile borçluluk oranlarını karşılaştırdığınızda korkunç tabloyu daha net görebilirsiniz. Birçok firmanın bu faiz oranlarıyla bu borçlarını minimum elli yıl içerisinde ödeyip kapatması mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla bu finansal borçluluk ve bu faiz oranlarıyla şirketlerin varlığını sürdürebilmesi mümkün görünmemektedir.
Ekonomistlerin “faizler mi enflasyonu doğurur, enflasyon mu faizleri” tartışmasını en güzel yanıtlayacak olan yine sektör üst düzey yöneticileri olacaktır. Çünkü uygulamada yüksek faizlerin maliyetlerde ne tür bir artışa neden olduğunu en güzel onlar görebilmektedir.
Merkez Bankasının uyguladığı politika faiz oranı şu an itibariyle %19,75. Diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda korkunç bir tablo ile karşılaşıyoruz. Şöyle ;
Türkiye 19,75 %
Rusya 7,00 %
Brezilya 6,00 %
Hindistan 5,40 %
Ülkeler bu şekilde devam ediyor. En yakın rakibimiz Rusya ile bile aramızdaki puan farkı 12,70.
Diğer taraftan Ağustos dönemi Enflasyon oranımızın 15,10 seviyelerinde çıkması bir nebze olsun bir toparlanmanın yaşandığı izlenimini veriyor. Tabii ki bu toparlanma Tarım Ürünlerinden kaynaklanan mevsimsel sebeplerin yanında küresel anlamda bollaşan likiditenin etkisi de büyük. Önümüzdeki yıllarda, özellikle 2020 yılında ülkemizde de hem enflasyon hem de faizlerde önemli ölçüdü düşüşlerin yaşanacağı kanaatindeyim.
Merkez Bankasının % 19,75 oran ile borç verdiği bankaların serbest piyasadan % 17 oranlarla mevduat topladığını görmekteyiz. Yani Bankalar Merkez Bankasından %19,70 ile borçlanırken, piyasadan çok rahatlıkla % 17 ile borçlanabilmektedir. Bu durum iki önemli durumun izah edilmesi gerektiğini göstermektedir;
“Birincisi Merkez Bankasının faiz indirimleri konusunda neden bu kadar ağır davranmaktadır, ikincisi ise faiz indirimlerinde reel piyasa verileri ne kadar göz önünde bulundurulmaktadır?”
Merkez Bankasının öncelikle karar vermesi gereken durum şu olmalıdır. Biz kurum olarak reel piyasaya mı ayak uydurmalıyız yoksa Merkez Bankası olarak reel piyasayı olumlu yönde etkileyici politikalar mı üretmeliyiz.
Merkez Bankası eğer piyasaya ayak uydurma politikalarını uygulamak isterse yapacağı faiz indirimi rakamı son derece açıktır; 275 baz puan. Bu şekilde piyasa mevduat oranıyla Merkez Bankası borçlanma oranları örtüşmüş olacaktır.
Benim görüşüm ise Merkez Bankasının reel sektörü destekleyici politikalar üretmesi ve bu amaçla da en az 325 baz puan faiz indirimine gitmesi yönündedir. Bu durum da hem reel sektör biraz daha nefes almış olacak, hem de ihracatartışlarımıza olumlu etki yapacaktır.
Beklenen 275 baz puan ve üzerindeki bir faiz indirimi borsamız üzerinde de hiç şüphesiz olumlu bir etki gösterecektir. Uluslarla arası tüm borsalarda yaşanan olumlu hava bu karar ile bizim borsamızda da tetikleyici ve moral verici bir unsur olacaktır.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
WordPress Social Login is not configured yet.
Please navigate to Settings > WP Social Login to configure this plugin.
For more information, refer to the online user guide..