Küresel anlamda pandemi ile yaşanan fiyat artışları, hammadde tedarik zincirindeki aksaklıklar, yüksek enflasyon ve faiz artırımı beklentileri, lojistik sorunlarının yanında ülkemize has yaşanan stokçuluk, yüksek kur, manipülatif ve spekülatif kur hareketleri gibi birçok nedenlerle adeta barut fıçısına dönen firmaları dönem sonunda büyük bir sürpriz daha bekliyor;
“Kur farkı gelirlerinden doğan vergi”
Özellikle dövize bağlı veya dövize endeksli ticaret yapan firmalar bu dönemde aşırı oynak kurdan etkilenmemek için döviz olarak kestikleri fatura bedellerini yine döviz olarak tahsil etme yoluna girmektedirler. Bu durumda en azından fatura tarihi ile tahsilat tarihi arasındaki kur dalgalanması riskine karşı kendilerini korumuş oluyorlar.
Diğer taraftan döviz ile veya dövize endeksli fiyatlarla alım yapan veya ithalatçı firmalar bu ticaretten doğan borçlarını ödeyebilmek için ellerinde döviz bulundurmak zorundalar.
İşte dananın kuyruğu da tam bu noktada kopuyor.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’na göre firmalar bankalarındaki, açık cari hesaplarındaki v.s tüm dövizli hesaplarına 31 Aralık itibariyle değerleme yapmak zorunda. Bu değerleme sonucunda ortaya çıkacak olan kur farkı gelir/giderlerini geçici vergi beyannamesi ile beyan etmek ve ortaya çıkan kur farkı gelirinin %25’ ini vergi olarak ödemek durumunda.
Diğer taraftan yurtiçi satışlarda ortaya bir de ödenecek KDV durumu çıkmaktadır. KDV’li yurtiçi satışlarda lehte veya aleyhte oluşacak olan kur farkları için yine KDV dahil kur farkı faturası kesilmekte ve indirim veya ödemeye konu olmaktadır.
Yine şirketlerin bankalarında tuttukları döviz tutarları da Bakanlığın yayınladığı değerlemeye esas kurlara göre değerleme yapılıp ortaya çıkan gelirler vergilendirilmektedir.
Bugün bu konuda konuştuğum ithalatçı bir firma çok ilginç şeyler anlattı:
“Döviz ile İthal ettiğim malı yurtiçine daha düne kadar TL olarak satıyordum. Döviz çok esnek olmadığı için bir sorun yaşamıyorduk. Ancak bu hızlı döviz artışlarından sonra müşterilerimizden tahsilatları dövizle olarak yapmaya başladık ve kur riskimizi attık diye düşünürken kur farkı sürpriziyle karşılaştık. Kur her saat anormal bir şekilde dalgalanıyor, dolayısıyla vadeli sattığımız ürünlerimizde tahsilatı dolar yapsak bile vergisel açıdan korkunç rakamlarda kdv ve vergiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bunun önüne geçmek için firmalara fatura günü dövizle ödeme seçeneği sunuyoruz ancak finansal açıdan çok ta rahat olmayan firmalar haklı olarak buna yanaşmıyor. Dolar ile aldığım malı dolar ile satıyorum kalan kar marjı % 1, ancak kur farkından dolayı ödediğim vergi ve kdv uçuk rakamlara ulaşıyor. Buna özellikle bu dönemlerde bir çare bulunmalı.”
Firma yetkilisi son derece haklı.
Yüz bin dolara hammadde ithal ediyor ve bunu yüz bir bin dolara satıyor. Kendisine kalan kar bin dolar iken, kur farkı ve KDV yüzünden cebinden ekstradan (kur 1 TL oynarsa) yüz otuz on dokuz bin yüz seksen Tl daha vergi çıkıyor.
Hükümetin bu duruma en azından yıl sonu geçici vergi döneminde geçerli olmak üzere bir çözüm bulmalıdır.
En mantıklı çözüm bu dönemde ortaya çıkacak olan kur farkı gelirlerinin beş yıllık sürede sermayeye eklenmesi şartıyla vergi konusu yapılmaması.
Bu durumda bu dönemlerde üretim atağı beklediğimiz firmalar bir nebze olsun finansal olarak rahatlamış olur. Diğer taraftan bu kur farklarının sermayeye eklenmesiyle firmaların öz kaynak yapısı bir nebze de olsa güçlenmiş olur.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
WordPress Social Login is not configured yet.
Please navigate to Settings > WP Social Login to configure this plugin.
For more information, refer to the online user guide..